Bağlanma Teorisi, 1960 ve 1970’lerde John Bowbly ve Mary Ainsworth’ün çalışmalarıyla ortaya koydukları, sağlıklı iletişim ve sosyal beceri gelişiminin önemli bileşenlerinden bazılarını açıklayan bir teori.
Peki ne diyor bu teori?
Çocukların ebeveynleri ya da birincil bakıverenleriyle kurdukları sağlıklı, interaktif, güvenli bir ilişkiden bahsediyor. Bu ilişki sadece orada bulunmak değil, aslında paylaştığım deneyde olduğu gibi “duygusal” bir bağı da içeren bir ilişki. Duygusal bağ ile gelişen güven duygusu aslında bizlere hem kendi benliğimiz hem de çevreyle ilgili algılar, seçimler, kararlar ve ilişkilerin temelleri oluşturan, ileriye dönük baktığımızda ise yetişkinlik yaşamımızda etkilerini görebileceğimiz bir bağdan bahsediyoruz.
Ainsworth’ün bizlere tanımladığı 4 temel bağlanma stili bulunmaktadır.
Yapılan çalışmalar, bağlanmanın erken yaşlarda önemli olduğunun altını çizse de yaşam boyu değişimler, dalgalanmalar ve gelişimlerle karşılaşabileceğimizi, değişim ve dönüşümün her zaman bir seçenek olduğunu unutmamak gerekir. Bu yüzden önce kendimizle ve iletişimlerimizle ilgili farkındalık geliştirmek bununla ilgili ilk adımlarımız olabilir. Daha sonra ise bu hayatta önem ve kıymet verdiğimiz şeyler doğrultusunda kendimize bir yol belirleme ve buna yönelik hedefler belirlemek olacaktır. Bu hedeflerimiz arasında iletişim becerileri geliştirme, sağlıklı ilişkiler kurma gibi beklentilerimiz var ise profesyonel yardım alarak bu adımlara yönelik davranışlarda bulunmak, gayret ve çaba ile istikrarı sağlamak bir diğer önemli adımlardan bazılarıdır.
Tabii, bir diğer önemli husus ise, iletişim tek taraflı değil karşılıklı gerçekleşen bir süreçtir. Bu yüzden, kendimizi ve çevremizdeki kişileri iyi gözlemleyip empatik beceriler geliştirme, duygularımızı tanımlama ve anlamamız, duygularımızı ifade etmemiz, ve karşılıklı olarak ricalarımızı duymamızın da iletişimin temel yapı taşlarından olduğunu unutmamız gerekir.
Yazan: Uzman Klinik Psikolog Dilruba SÖNMEZ