Yükleniyor, lütfen bekleyiniz.

Tarihi ve Efsanesiyle Narsisizm

Tarihi ve Efsanesiyle Narsisizm

Narsisizm tarihsel, psikolojik, mitolojik bir kavram olarak Oxford Sözlüğünde ‘Kendine ve fiziksel görünüşüne aşırı ilgi’ olarak tanımlanır. Kökleri Yunan mitolojisinden gelen bir kişilik yapısı olarak adlandırdığımız narsisizmin adı su üzerinde kendi yansımasını gören ve bu yansımaya aşık olan karakter Narcissus'tan gelir. Bu, kendine aşık olma ve bu aşkı elde etmeye çalışma olarak tanımlanabilir ki mümkün değildir. Kendi yansımasından büyülenen Narcissus onu elde etmeye çalışırken suya düşüverir. Suyun içine düştüğü yerde, adına ‘Narcissus’ ‘Nergis’ denilen güzel bir çiçek açar. Bu dokunaklı hikayede vurgulanan, Narcissus'un ortaya koyduğu kendine yönelik aşırı öz sevgisidir ki bu özellik narsisizm terimi kullanılarak ifade edilir (Spotnitz, s.173). Narcissus'un güzelliğiyle tanımlandığı Ovidius’un Metamorphoses kitabında şöyle denir:

multi illum iuvenes, multae cupiere puellae, 

fruit in tenera tamdura superbia forma 

nulli illum iuvenes, nullae tetigere puellae  (353-355)

(Arzusunu kamçıladı nice kızların, nice delikanlıların;

Çıkmadı ama içlerinden ona ulaşabilen ne bir oğlan ne bir kız.

(Onun ince vücudunda yatan işte böyle bir gururdu.) Çev. Can Yücel

http://mythfolklore.net/3043mythfolklore/images/grmyth/grmyth_narcissus_waterhouse.jpg

Echo ve Narcissus - J. M. W. Turner ve John William Waterhouse

Nergis, kendini tanıma anında, kendi imajıyla çekiciliğinden çıkamadığı zaman:

O benim! Bunun farkındayım ve yansımam beni aldatmıyor. Kendime olan sevgimle yanıyorum, hem alevleri heyecanlandırıyorum hem de acı çekiyorum.

Ne yapacağım ben? Kur yapılan mı olacağım yoksa kur mu yapacağım? Ve sonra, nasıl kur yapmalıyım?

Arzuladığım şey benimle: bolluğum beni fakirleştirdi;

Ah keşke bedenimden çekilebilseydim; 

Ve bir sevgilide garip bir dilek, ayrı olmayı sevdiğim şeyi sevmeliyim. (464-469)

(Cronin, J. S, 2009)

Image result for narcissus       Image result for narcissus painting

                                        Caravaggio  Salvador Dali

Psikoloji alanında Ellis (1898) ve Freud (1905/1953) tarafından “Narsisizm” terimiyle ilgili farklı görüşler ortaya konmuştur. Narsisizm Freud tarafından ego-libido” (kendini sevme) ve “narsisistik libido” kuramlarıyla birlikte kullanılmış ve geliştirilmiştir. Narsisizm kavramı, günümüzde kişiliğe ve sosyal psikologlara daha aşina olan belirli 2 özelliği içermeye başlamıştır (Konrath, s.1).

Freud: Birincil-İkincil Narsisizm

Freud, Psikanalize Genel Bir Giriş'te (1916/1917) narsisizm kavramının onu analitik çalışmalarda büyük ilerlemelerin beklenebileceği bir alana getirdiğinden bahsetmiştir. Bu kavram bir ‘ego psikolojisi’ ve narsisistik bozuklukların incelenmesini gerektiriyordu (Bing, J., 1959, s.9).

Freud'a göre narsisizm, olgunlaşma sürecinin yani gelişimin normal bir parçasıdır ve “Narsisizm Üzerine: Bir Giriş" "Kendini koruma içgüdüsünün egoizminin tamamlayıcısı" adlı kitabından bahsetmiştir (s. 74). Freud, narsisizmi libidinal enerjinin bir yatırımı olarak teorileştirdi. Ona göre gelişimin erken döneminde çocuğun dış dünyayla ilişkisi sınırlıdır. Onlar için nesneleri ‘benlik’ ve ‘ötekiler’ olarak ayırt etmek zordur, böylece tüm enerjilerini kendilerine yatırırlar. Çocuklar için tek kişi kendisidir ve bu durum birincil narsisizm olarak adlandırılır. Freud'a göre (2015) birincil narsisizmden ayrılmak, sağlıklı gelişim sürecinin bir parçasıdır (s.13). Büyüyerek çocukların nesnelerle ilişkileri artar ve libidinal enerjilerini nesnelere tekrar benliğe yatırırlar. Yeni nesneleri tanımlamak için libidinal enerjiyi nesneye yatırarak libidoyu tekrar benliğe döndürürler (Akvardar, Y. Ve ark. ,2015, s.91). İkincil narsisizm, birincil narsisizme gerileme olarak düşünülebilir. Freud'a göre narsisizm, birçok psikanalist tarafından yeniden şekillendirilen birincil ve ikincil narsisizm olan libidonun yatırımına ilişkin açıklama ile normal ve patolojik olarak bölünmüştür. 

Psikanalitik Yaklaşım

Ellis (1898) başlangıçta ‘narsisizm’ terimini oto-erotizme yani bireyin kendi vücuduna dair hissettiği beğeni duygusu olduğunu ve özellikle kadınlarda daha sık görüldüğünü belirtmiştir. Daha sonra değişen kullanımına rağmen, terim yine de kendine karşı olumlu bir libidinal duygunun anlamını korumuştur. En yaygın kabul gören tanım, Hartmann'ın (1950) ‘benliğin libidinal yatırımı‘ dır, bu Freud'un makalelerinden ayrılır (Russell, G. A, s.137). Birincil ve ikincil narsisizm için, libidonun kendine yatırımı olarak birincil narsisizm ve nesnelerin farkındalığından sonra libidoyu benliğe geri döndürmek olarak ikincil narsisizmi temel alan farklı açıklamalar literatürde bulunmaktadır.

Freud ve Fromm'dan Kohut ve Kernberg'e kadar psikanalistlerden oluşan bir çok isim, aşk, yaratıcılık, hadım etme korkusu, aşağılık, utanç, empati eksikliği, öfke ve sadizm gibi farklı fenomenleri keşfetmek için Narcissus'un hikayesinden ilham aldı (Cheliotis, L., 2011, s.344).

Psikanalistler tarafından narsisizm hakkında varsayımsal ve teknik açıdan da farklı anlayışlar vardır. Analistlerin en çok odaklandığı iki ana terapötik yaklaşım; bir tarafı Freud'un birincil narsisizm ve normal gelişim sürecinin bir parçası olma konusundaki düşünceleri, diğer tarafı ise Klein'in bahsettiği gibi gelişimin başında var olan nesne ilişkilerinin varlığı hakkındaki düşüncesini takip eden olmak üzere. Gelişim sürecinin başlangıcında nesnesiz aşamayı savunan başka bir grup daha vardır; Anna Freud, M. Mahler, Winnicott, Balint ve Kohut bu grupta sayılabilecek kişilerdir (Quinodoz, J.M., 2016, s. 147-148). Daha sonra bu farklı tanımların unsurları, DSM-ııı'te Narsisistik Kişilik Bozukluğunun tanı kriterlerini oluşturmak için noktalar kullanıldı. Otto Kernberg de narsisizm kısmında DSM'ye katkı sağlayan önemli isimlerden biri olmuştur. Ayrıca narsisistik bozukluklar üzerine, bunların sınırda kişilik bozukluklarının bir alt türü olduğuna inanarak kapsamlı şekilde ele aldığı yazıları mevcuttur (Kernberg, 2012).

Freud’un nesne ilişkileriyle ilgili birincil narsisizm hakkındaki fikrinden sonra, onun tam tersi olan bazı fikirler ortaya çıkmıştır. Klein için birincil narsisizm gibi bir kavram yoktur, çünkü yaşamın başlangıcından itibaren bir nesne ilişkisi vardır, başka bir deyişle bebek doğduğunda nesneyi gerçekleştirebilir. Bu bölümde Klein ve Freud'un zıt düşünceleri vardır. Birincil narsisizm teorisine sadık kalınırsa, dışsallığın iyiliğinin keşfi nispeten geç gelir ve narsisistik öfkeye yol açar. Klein ile doğumdan itibaren dış nesnenin farkındalığı için bir kapasite olduğuna inanılırsa, bu narsisistik öfke kıskançlığın bir ifadesidir (Segall, H. & Bell, H., s.165).

Winnicott, narsisizmi, ya ikincil narsisizmin erken bir biçimiya da birincil narsisizmin kendisi olan tek bedenli bir ilişki olarak görmüştür (Winnicott, s.416). Winnicott'a göre, birincil narsisizm herhangi bir solipsistik şekilde tasarlanamaz. Nasıl geliştiği, herhangi bir ortamın belirli özellikleriyle kurulan birincil psişik ilişki bağlamında düşünülmelidir (Roussillon, R., s.2). Winnicott için nesneden beklenti, kişinin bir gölge olarak yansımasıdır ve bu noktada özdeşleşme gelir, ideal benliği diğer kişiye aktaran birincil narsisistik özdeşleşmedir. Winnicott, birey ile benliği arasında bir boşluk olduğunu savunmuştur. Narsisizmi ve narsisizmden kurtulmayı analiz edilebilir kılan  sembolize edilebilen boşluğudur (Roussillon, R., s.17).

Mahler için narsisizm, benliğin ve nesnenin kateksisidir. Mahler'in narsisizm açıklaması da benzer belirsizlikler içermekle birlikte Freud'un aksine onları çözme girişiminde bulunmuştur (Greenberg, J. , s.288). Narsisizmin kökleri, nesne ve işlevi anlamına gelen hem bilişsel hem de libidinal temelden gelir. Dolayısıyla nesnenin tanımları, benliğin ve ötekinin farklılaşmasını sağlayan nesnenin önemini bilişsel olarak etkiler. Mahler için simbiyoz ile narsisizm arasında kaçınılmaz bir ilişki vardır. Mahler'in simbiyotik evresi birincil narsisizmi gösterir.

Lacan için narsisizm, ayna aşamasının aşamalarından biridir. Kişinin kendi beden imgesinin diğerinin imgesiyle sürdürüldüğü narsisizm aslında bir gerilim yaratır: onun imgesindeki öteki beni hem çeker hem de reddeder (Julien, S., s.34). Lacan, Freud'un narsisizm teorisini, ayna aşamasını iyi bilen açıklamasıyla geliştirdi. Onun için yaralanmalar, dünyaya anlam veremeyeceği bir dünyada var olmaya çalışan doğan ve insanla başlar. Kendi benlik bütünlüğü için ‘öteki'yle, başka bir deyişle ayna sahnesiyle yüzleşmek gerekir. Nergis gibi gerçekliğini aynayla aslında yansımayla fark etmiş, kendini görene kadar farkında olmamış ve bu kazandığı farkındalık da onu yok etmiştir. Birincil narsisizm, bebeğin kendi kişiliğini, nesnelere farkındalık yeteneğinden önce gelen sevginin nesnesi olarak gördüğü ilk durumdur. İkincil narsisizm, egonun dış dünyanın nesnelerine yatırımının aktarılmasından kaynaklanır. Hem birincil hem de ikincil narsisizm, saldırgan dürtülere karşı bir savunma gibi görünmektedir (Roudinesco, J., s.29).

Kohut ve Kernberg, narsisizm konusunda teorik olarak Freud'un fikrinden farklı olan iki önemli isimdir. Teori konusunda birbirlerinden bazı teorik farklılıkları vardır; Kohut, benlik sevgisinin ve nesnenin sevgisinin bağımsız olmasına, ancak Kernberg için birbirine bağımlı olmalarına katkıda bulunmuştur. Kohut'un teorisi, nesnesiz narsisistik bir aşamayı içerir. Kohut'un görüşüne göre, patolojik bir narsisizm, narsisistik gelişimin erken evresindeki bir fiksasyonla gerçekleşir. Kernberg'in patolojik narsisizminin kriterleri çoğunlukla DSM'nin yapısına dayanmaktadır. Kernberg'in teorisi, Freud ve Klein'in görüşlerini birleştirmektedir. Kernberg'in tam tersi olan Kohut, olgunlaşmamış narsisizmi patolojik narsisizmle aynı bulur.

Narsisistik Kişilik Bozukluğu

Narsisizm, ilk kez 1980'de Tanı ve İstatistik El Kitabı'nın (DSM-III) üçüncü baskısına kişilik bozukluğu olarak dahil edildi. DSM-IV-Tr'de (APA, 2000), bir bireyin Narsisistik Kişilik Bozukluğu (NPD) teşhisi konması için aşağıdaki semptomlara sahip olması gerekir: Yaygın bir büyüklük modeli (fantezi veya davranışta), hayranlık ihtiyacı ve empati eksikliği, erken yetişkinlikten başlayarak ve mevcut aşağıdakilerden beşi (veya daha fazlası) ile belirtildiği gibi çeşitli bağlamlarda:

1. Kendini beğenme ve görkemli bir önem duygusuna sahiptir (örneğin, başarıları ve yetenekleri abartır, orantılı başarılar olmadan üstün olarak tanınmayı bekler)

2. Sınırsız başarı, güç, parlaklık, güzellik veya ideal aşk fantezileriyle meşguldür.

3. Kendisinin "özel" ve benzersiz olduğuna ve yalnızca diğer özel veya yüksek statülü kişiler (veya kurumlar) tarafından anlaşılabileceğine veya bunlarla ilişkilendirilmesi gerektiğine inanır.

4. Aşırı hayranlık gerektirir

5. Özellikle olumlu muamele veya beklentilerine otomatik olarak uyma konusunda makul olmayan beklentiler gibi bir hak duygusuna sahiptir.

6. Kişilerarası sömürücü tutum, yani kendi amaçlarına ulaşmak için diğerlerinden yararlanma.

7. Empati eksikliği, başkalarının duygularını, ihtiyaçlarını tanımak veya onlarla özdeşleşmek istemeyen.

8. Genellikle başkalarını kıskanır veya başkalarının onu kıskandığına inanır.

9. Kibirli, kibirli davranışlar veya tutumlar gösterir.

Bu kriterler hakkında klinisyenler tarafından yapılan birçok tartışma, eleştiri bulunmaktadır. Tartışılan düşmanlık ve saldırganlık olasılığı hakkında da tartışmalar yapılmıştır, bu ölçütlerle ilgili konulardan biri; Freud, Kohut ve Kernberg, bu ölçütlerden bazılarının sağlıklı gelişim sürecinin önemli bir parçası olduğunu düşünmüştür. 

Kişilik Patolojisinde ise, psikososyal işlevin altı alanındaki karakteristik "açık" ve "gizli" bulgulardan oluşuyor olarak görülüyor: (1) benlik kavramı; (2) kişilerarası ilişkiler; (3) sosyal uyum; (4) etik, standartlar ve idealler; (5) aşk ve cinsellik; ve (6) bilişsel stil. Açıkça ve narsisistik kişilik bozukluğu olan birey görkemli, sömürücü, ahlakçı, genellikle başarılı ve etkileyici bir şekilde bilgili ve açık sözlüdür. Başkalarını gizlice derinden kıskanır, sıkılır, yozlaşır, sevemez, ayrıntıları unutur ve olayların nesnel yönlerine dikkatsizdir. (Akhtar, S.) Bunlar, gözlemlere dayanan narsisistik kişilik patolojisinin bazı yönleridir.

Araştırmalar, narsisizmin Batıda Batılı olmayan ülkelere göre daha yüksek olduğunu gösteriyor ve son birkaç on yılda Batılı gençler arasında narsisizm düzeylerinin istikrarlı bir şekilde arttığını gösteriyor (Brummelman ve ark., 2015). Değerlendirme kısmı için, ölçekler klinik eşdeğerlik hakkında net bilgiye sahip olacak şekilde geliştirilmiştir.

Narsisizm konusunda birçok araştırma vardır ve bu araştırmalarda birçok ölçek kullanılmaktadır. Araştırmacılar için kullanılan envanterler, dinamik yaklaşımda terapötik müdahaleler, çoğunlukla Rorschach gibi projektif testler ve diğer yaklaşımlar için tanımlayıcı odaklı objektif testler bulunmaktadır. Narsisistik kişilik envanteri, narsisizm ile ilgili araştırmalarda en çok kullanılan ölçeklerden biridir. Klinik olmayan araştırmacılar tarafından da kullanılan en yaygın ölçek 40 maddelik Narsisistik Kişilik Envanteri veya NPI-40 dir (Brummelman ve diğ., 2015).

Narsisistik Kişilik Envanteri,

https://openpsychometrics.org/tests/NPI/NPI_by_year.png

Twenge et'den alınan rakamlar. al. (2008) zaman içindeki Amerikan lisans örnekleri için NPI puanlarını göstermektedir.

Psikoloji literatüründe narsisizm ve narsisizmin farklı zaman dilimlerine, mekanlara etkileri; cinsiyet, yaş arasındaki farklılıklar üzerine birçok araştırma bulunmaktadır.

Narsisizm efsanesinden psikanalize, teorilere ve günümüzün kişilik bozukluğuna kadar narsisizmin uzun bir geçmişi vardır. Narsisizm kavramı çoğunlukla psikanaliz tarafından şekillendirilmiş ve bugün bile dinamik yaklaşımın önemli temellerinden biridir. Freud'dan sonra; Klein, Winnicott, Mahler, Lacan, Kohut ve Kernberg konsepte önemli katkılarda bulunmuşlardır. Eleştirilerin bir kısmı başka bir teori haline gelmiş ve Lacan'ın ayna sahnesi, Kernberg'in sınırda kişilik ve benlik psikolojisi hakkındaki açıklamaları gibi yeni teorilere kapıları açmıştır. Bu ifadelerle yeni düşünceler, okullar ortaya çıkmış ve günümüzde narsisistik kişilik bozukluğu tüm bu teoriler, tartışmalarla incelenmektedir.

KAYNAKÇA

  • Akhtar, S. (1989). Narcissistic personality disorder: Descriptive features and differential diagnosis. Psychiatric Clinics of North America.
  • Akvardar, Y., Calak, E., & Etaner, U. Et al. (2010) Psikanalitik Kurama Giriş, (5.Baskı), Bağlam Yayınları, İstanbul.
  • American Psychiatric Association (1980) Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, Third Edition. Washington, DC, American Psychiatric Association.
  • Bing, J. F., McLaughlin, F., & Marburg, R. (1959). The metapsychology of narcissism. The Psychoanalytic Study of the Child, 14(1), 9-28.
  • Brummelman, E., Thomaes, S., Nelemans, S. A., De Castro, B. O., Overbeek, G., & Bushman, B. J. (2015). Origins of narcissism in children. Proceedings of the National Academy of Sciences, 112(12), 3659-3662.
  • Cheliotis, L. K. (2011). Violence and narcissism: A Frommian perspective on destructiveness under authoritarianism. Canadian Journal of Sociology, 36(4), 337-360.
  • Cronin, J. S., & Drichel, S. (Eds.). (2009). Frameworks: contemporary criticism on Janet Frame (Vol. 110). Rodopi.
  • Freud, S. (2015). Narsisizm Üzerine ve Scherber Vakası, (Çeviri:Banu Büyükkal, Saffet Murat Tura), 5. Baskı, Metis Yayınları, İstanbul, 2015.
  • Greenberg, J. (1983). Object relations in psychoanalytic theory. Harvard University Press.
  • Kernberg, O. (2012). Sınır Durumlar ve Patolojik Narsisizm. Çeviren. M Atakay, İkinci Basım, Metis Yayınları, İstanbul.
  • Konrath, S. H. (2007). Egos Inflating over Time: Rising Narcissism and its Implications for Self-Construal, Cognitive Style, and Behavior.
  • Julien, P. (1994). Jacques Lacan's return to Freud: the real, the symbolic, and the imaginary. NYU press.
  • Narcissism (n.d.). In Oxford English dictionary. Retrieved from https://en.oxforddictionaries.com/definition/narcissism
  • Ovid, 43 B.C.-17 A.D. or 18 A.D. (1989). Ovid's Metamorphoses. Dallas, Tex. :Spring Publications 
  • Quinodoz, J.M. (2015). Freud’u Okumak, (Çev.Bahar Kolbay, Özge Soysal), 1. Baskı, Bağlam Yayınları, İstanbul.
  • Rabaté, J. M. (Ed.). (2003). The Cambridge Companion to Lacan. Cambridge University Press.
  • Roussillon, R. (2010). The deconstruction of primary narcissism. The International Journal of Psychoanalysis, 91(4), 821-837.
  • Russell, G. A. (1985). Narcissism and the narcissistic personality disorder: a comparison of the theories of Kernberg and Kohut. Psychology and Psychotherapy: Theory, Research and Practice, 58(2), 137-148.
  • Segal, H., & Bell, D. (1991). The theory of narcissism in the work of Freud and Klein. Freud’s «On Narcissism: An Introduction» New Haven: Yale University Press.—Р, 149-174.
  • Spotnitz, H., & Resnikoff, P. (1954). The myths of Narcissus. The Psychoanalytic Review (1913-1957), 41, 173.
  • Twenge, J; Konrath, S.; Foster, J.; Campbell, W.K.; Brad J. Bushman (2008). "Egos Infating Over Time: A Cross-Temporal Meta-Analysis of the Narcissistic Personality Inventory". Journal of Personality, 76(4), 876-901.
  • Winnicott, D. W. (1958). The capacity to be alone. The International journal of psycho-analysis, 39, 416

Yazan: Psikolog Ayşe Selin ZORLU