Yükleniyor, lütfen bekleyiniz.

Duygusal Yeme

Duygusal Yeme

Yemenin işlevi hepimiz için farklılık gösterebilir. Çok farklı ihtiyaçları karşılamak için kendimizi yerken bulabiliriz. Bazılarımız üzgün, mutsuz, çaresiz vb hissettiğinde sıklıkla bir şeyler atıştırır. Ya da bazen de ödüllendirmek için yeriz, sınavımız iyi geçmiştir, günlerdir ertelediğimiz bir işi tamamlamışızdır. Bazılarımız da motivasyon için yer, bir iş yetiştirmesi gerekiyordur öncesinde kendine güzel bir pizza söyler öyle başlar çalışmaya. Kimimiz de gün boyu çocuklarla ilgilenmiştir akşam çocuklar uyuduktan sonra güzel bir tatlı yiyerek günün yorgunluğunu atar. Ya da sadece can sıkıntısından yediğimiz zamanlar olur. Kendimizi sürekli buzdolabının veya atıştırmalıklarla dolu çekmecenin önünden geçerken buluruz. Örnekleri arttırabiliriz ama gördüğümüz gibi kimi zaman daha iyi hissetmek, kimi zaman stresle baş etmek, kimi zaman dinlenmek ya da kendimizi ödüllendirmek için yeriz.

Duygusal yeme, fizyolojik açlığın olmaması durumunda olumsuz duygulara yanıt olarak yemek yeme dürtüsü şeklinde tanımlanmaktadır. Önceki çalışmalar bireyin zayıf bir iç algısal farkındalığının olduğunu, açlık ve tokluk sinyallerini tanıyamadığını ve bu sinyalleri diğer bedensel duyumlardan ayırt edemediği için yediğini öne sürmüştür. Örneğin bir kişi korktuğunda karın bölgesinde bazı hareketlenmeler olabilir ya da gerginken bazı kasılmalar yaşayabilir tüm bu hareketlilikle birey acıktığını sanıp yemeye yöneliyor olabilir.  Ya da bireyler olumsuz öz farkındalıktan ve duygusal sıkıntıdan kaçınmak için de yemek yiyor olabilirler. Dolayısıyla duygusal yemenin işlevi, olumsuz duygu, düşünce ve duyum deneyimlerinden kaçınma girişimi gibi görünmektedir.

Peki gerçekten yiyerek olumsuz duygularla baş edilir mi? Bir kutu dondurma bittiğinde bizi zorlayan duygular da geçmiş olur mu? Ya da koca bir pizza yediğimiz de sınava dair korkumuz azalır mı? Çoğumuzun cevabı hayır olacaktır. Her şey o kadar hızlı olur ki bir anda bitmiş bir pizza kutusu ile karşı karşıya kalırız. Çoğu zaman yemenin verdiği kısa süreli keyif ve rahatlama hissi olsa da bırakın olumsuz duygunun geçmesini, yediğimiz için kendimizi suçlu hissetmemiz, ya da fazla yediğimiz için midemizdeki hazımsızlık, aldığımız fazla kilolar ve sağlık sorunları da cabası.  

Peki duygusal yememek için ne yapmalı?

Öncelikle fiziksel açlık ile bedenimizdeki diğer sinyallere karşı farkındalığımızı arttırmalıyız. Bunun için rutin bir öğünden önce bedeninizi gözlemleyin fiziksel olarak ne kadar aç olduğunuzu, 1 ile 10 arasında bir puan vererek değerlendirin (1 hiç aç değil-10 çok aç). Daha sonrasında da açlığınıza dair bedeninizde ipuçları bulun, mideniz mi kurulduyor, bir boşluk hissi belki.. Aynı işlemi yemekten sonra da yapın ve böylelikle bedeninize ilişkin açlık ve doygunluk sinyallerini tanımış olacaksınız. 

Ve farz edelim ani bir yeme isteğinizin geldi ve bedeninizdeki hareketliliği gözlemlediniz. Bunun fiziksel bir açlık olmadığını tespit ettiniz. O zaman dikkatli olun her an duygusal yeme riski ile karşı karşıyasınız demektir. Tam da bu noktada adeta sörf yapar gibi gelen ani yeme isteğinizin (dürtü) içine girin. Bunu yaparken dürtü sötfü basamaklarını kullanabilirsiniz: 

  1. Dürtüyü en şiddetli olarak vücudunuzun neresinde hissettiğinizi gözlemleyin
  2. “…………. yapma dürtüsü hissediyorum” diyin
  3. Dürtünün yükselip alçalmasını izleyin
  4. Dürtüyü bastırmaya ya da ondan kurtulmaya çalışmayın
  5. Dürtüyü hissettiğiniz bölgeye doğru nefes vererek etrafında yer açın
  6. Zihniniz bu dürtüyü eleştirmeye ve yargılamaya başladığında veya size bir yardımı olmayacak başka hikayeler anlatmaya başladığında “sen bununla başa çıkamazsın..” gibi bu düşüncelere odaklanmamak ve onların aklınıza gelip gitmesine izin verin
  7. Sonrasında kendiniz için kıymetli olan bir eyleme seçin
  8. Bu eylemi gerçekleştirmek için harekete geçin.

Bir de bedenimizde duygulardan kaynaklanan bazı hareketlilikler sinyaller var demiştik. Evet, fark ettik ki fiziksel olarak aç değiliz ama bir yandan da bedenimizde bir hareketlilik var. İşte o zaman bedenimizde onlara yer açmamızı bekleyen bazı duygular olduğunu söyleyebiliriz. Bu duygulara duygusal yiyerek cevap vermek yerine şu adımları takip edebilirsiniz: 

Gözlemleyin: Bedeninizi aşağıdan yukarıya doğru gözlemleyin, hangi bölgesinde bir hareketlilik hissediyorsunuz? Hareketliliğin en yoğun olduğu bölgeye odaklanın ve oradaki duygunuzu fark edin, meraklı bir bilim adamı gibi o duyguyu gözlemleyin. Neye benziyor, şekli nasıl, dokusu, sıcaklığı nasıl, hakkında olabildiğince bilgi toplayın. 

  1. Nefes: Bu duygunun içinde doğru nefes alın.
  2. Yer Açma: Nefea almaya devam edip duygunun etrafında ona alan açın ve bir boşluk oluşturun.
  3. İzin Verme: O duyguyu sevmek, onaylamak zorunda değilsiniz, sadece orada bulunmalarına izin vermeye çalışın. 
  4. Somutlaştırma: Bu duygunun şekli nasıl, rengi, yüzeyi nasıl? Somutlaştırdığınız bu nesnenin ne kadar büyürse büyüsün sizden daha büyük olmadığını, dikkatlice gözlemleyin, içine doğru bir nefes alın ve ona bir yer açın.
  5. Normalleştirme: Bu duygulara sahip olmanın herkeste bulunan doğal bir eğilim olduğunu, bizi insan yapan ve insan olmanın kaçınılmaz gereği olduğunu unutmayın.  
  6. Kendine şefkati geliştirme: Bir elinizin çok sevdiğiniz bir insanın şefkatli, merhametli eli olduğunu hayal edin. Duygunun olduğu bölgeyi o şefkatli el ile nazikçe tutun, sanki çok korkmuş küçük bir çocuğu ya da yaralı küçük bir kuşu tutar gibi tutun.

Bu basamakları takip ederek duygularınıza doğrudan yiyerek cevap vermek yerine onlara bir yer açarak, sizin hakkınızda ne söylediğini sizin için kıymetli olan neye işaret ettiğini keşfetmiş olacaksınız. Bedeninizde bir hareketlilik olduğunda bir sinyal fark ettiğinizde bu hareketliliği değerlerinize uygun davranmak için bir enerjiye dönüştürebilirsiniz. 

Kaynaklar: 

  • Bruch, H. (1961). Transformation of Oral Impulses In Eating Disorders: A Conceptual Approach. Presented at the montly meeting of the Association for Psychoanalytic Medicine. Columbia University. 
  • Harris, R. (2019). ACT’i Kolay Öğrenmek. Litera Yayıncılık. İstanbul. 
  • Heatherton, T. F., & Baumeister, R. F. (1991). Binge eating as escape from self-awareness. Psychological Bulletin, 110, 86-108.
  • Herman, C. P. & Polivy, J. (1975). Anxiety, restraint, and eating behavior. Journal of Abnormal Psychology, 84(6), 66-72.
  • Kristeller JL, Wolever RQ & Sheets V (2011) Mindfulness-Based Eating Awareness Training (MB-EAT) for binge eating: a randomized clinical trial. Mindfulness 5, 282–297.

Yazan: Uzman Klinik Psikolog Büşra KAVLA