Yaşamın pek çok önemli noktasında düzene ihtiyaç duyarız. Uyku ritmi, yemek aralıkları, çalışma takvimi bunların en başında. Hatta estetik ihtiyacımızı karşılayan farklı sanat dalları dahi belirli bir düzeni takip etme sonucu ortaya çıkar. Tüm bu düzene olan ihtiyaç bir yanda dururken OKB nasıl oluyor da bir ruhsal rahatsızlık kümesi olarak ortaya çıkıyor? Cevap basit: takip edilen düzen, hayatı daha güzel bir şekilde yaşamanın amacı olmaktan sıyırılarak hayatın öznesi konumuna geliyor.
Obsesif (takıntı) – Kompülsif (zorlantı/ritüel) Bozukluk Nedir?
Genellikle çocukluk ve ilk gençlik yıllarından başlayan, toplumda görülme sıklığı %1-3 arasında değişen OKB, iki belirti kümesini içeren ruhsal bir bozukluktur. Peki, nasıl anlaşılır?
Eğer zihninize istenmeden gelen, sizi rahatsız eden düşünce, hayal veya dürtüleriniz var ise (obsesyon) veya herhangi bir davranışı tekrar tekrar yapmaktan kendinizi alamıyor ve yapmadığınız anda müthiş bir iç sıkıntı yaşıyorsanız (kompülsyon) siz de OKB’den mustarip olabilirsiniz.
Belirtilerin ortaya çıkmaya başladığı ilk dönemlerde kişi çoğunlukla bunlardan rahatsızlık duymaz, aksine sahip olduğu takıntı ya da ritüeli yerine getirmek onun için keyiflidir ve engellendiğini hissederse sert tepkiler verebilir. Bu aşamada OKB, kişinin davranış örüntülerinden biri olarak sahnededir. Fakat hem klinik gözlemden bildiğimiz hem de araştırmadan elde ettiğimiz sonuçlar bize OKB’nin statik değil dinamik bir rahatsızlık olduğunu göstermektedir. Tabiri caizse belirtiler bulaşıcıdır ve kademeli şekilde artarak devam eder. Ve bir müddet sonra sadece bir davranış olmaktan çıkarak kişinin tüm hayatına hükmetmeye başlar. Bu sebepledir ki OKB’den mustarip kişiler genellikle rahatsızlığın başlangıcından ancak 10 sene sonra profesyonel yardıma başvurmaktadır.
OKB’nin Türleri
OKB bir çeşit endişe bozukluğudur. Endişeler kimi zaman korkutucu, kimi zaman utandırıcı olabilir. Her bireyin sahip olduğu obsesyonlar kendine özgü olsa da yaşanılan endişenin kaynağı genel anlamda 4 şemsiye tema etrafında toplanır:
Kompülsif davranışlar ise genellikle obsesif düşüncelerin sıkıntısını azaltmak için yapılmaya başlar daha sonra obsesif düşüncenin varlığından bağımsız bir örüntüye dönüşür. Örneğin dini konularda obsesif düşünceleri olan birisi bu düşüncelerinin rahatsızlığından kurtulmak adına fikirlerine güvendiği birine sorular sorabilir. Başvurduğu kişi ile konuşmalarından sonra endişelerinin azaldığı hissetmesi, onu bu hareketi tekrarlamaya yönlendirir. Her seferinden aynı konu hakkında, aynı kişiye soru sorup, aynı cevabı almasına rağmen tekrar tekrar sormaktan kendini alamaz. Bu davranışı artık endişeyi azaltma gücünü kaybederek amacından sapmış olsa bile artık davranışın kendisi bir ritüele dönüşmüştür. Yani amaç dini anlamdaki yaşadığı çıkmaza cevap aramak değil, endişesini dindirmektir. Hatta bazı durumlarda kişi sahip olduğu kopülsyonları/ritüelleri çoğu zaman saçma/anlamsız bulsa da bunları yapmaktan kendini alıkoyamaz. Çünkü sahip olduğu iç sıkıntının geçmesinin tek yolunun tekrar tekrar aynı ritüelleri yapması olduğuna inanmaktadır ki bu inanç daha önce yaptığı tekrarlar ile hafiflemiş endişe seviyesi tecrübesinden dolayı da oldukça güçlüdür.
OKB’nin belirti tiplerine göre alt türleri ise şu şekilde sınıflanmaktadır:
OKB’nin Oluşum Nedeni
Diğer birçok ruhsal bozuklukta olduğu gibi OKB’nin oluşum nedeni için de kesin verilebilecek bir cevap halen bulunamadı. Kişilerin hem çevrelerinden hem de genetik yapılarından etkilendikleri bilinmektedir. Fakat şunu söylemekte fayda var, elbette çocukluk tecrübeleri ruh halimiz üzerinden etkilidir ama ebeveyn tutumu başlı başına bir neden değildir.
“Hiçbir titiz anne çocuğunu OKB’li yapamaz”.
OKB’nin seyri genel itibari aslen insanoğlunun sahip olduğu normal bir sürecin, anormal işleyişler zinciri ile devam ettirilmesidir. Bu cümle ilk bakışta oldukça indirgemeci gelebilir. Öyleyse Rachman ve De Silva’nın yaptığı araştırmanın sonucuna göz atalım: OKB’nin en önemli belirtilerinden olan rahatsız edici düşüncelerin, OKB problemi olmayan kişilerin de aklından geçiyor! Aşağıda bu düşünce örneklerine göz atabilirsiniz:
Sağlıklı kişilerin gün içerisinde zihnine aniden gelen istemsiz düşünceler (Rachman & De Silva, 1978)
• Birini yaralama veya zarar verme isteği,
• Çirkin bir şeyler söyleme ve birine lanet okuma isteği,
• Yakın bir arkadaşın veya bir aile üyesinin zara görmesini veya ölümünü isteme,
• Arabayı çarpma isteği,
• İnsanların yanlış davranışlarıyla ilgili olarak “Neden bunu yaptılar? Bunu yapmamalılar!” düşünceleri,
• Kedi veya evcil hayvanlara saldırmak isteği,
• Aniden çıldırabileceği düşüncesi,
• Belli bir cümle cümleciği zihinden atamama,
• Dini toplantı ve ibadetlerde zihne gelen yasak hayaller, görüntüler…
Araştırma bize şunu söylüyor: istenmeyen düşünceler normaldir fakat OKB’yi başlatan durum buna yüklenilen anlamdır. OKB problemi olmayanlar bu düşünceleri önemsemediğini söylerken OKB problemi yaşayanlar bu düşüncelere anlam yükler, düşüncelerinden dolayı kendini suçlar, oluşan belirsizliğe tahammül edemez ya da zihnini sürekli olarak kontrol altında tutmak ister. Bu sebeple OKB tedavisi, problemin temeline yönelik değil sürdürücülerine yönelik müdahaleleri içermektedir.
OKB’nin Tedavisi
Tedavi planlaması OKB şiddetine bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Hafif vakalarda tek başına psikoterapi oldukça etkili olurken, ağır durumlarda ilaç desteği almak oldukça önemlidir. Yapılan araştırmalarda OKB için en etkili tedavi yönteminin Davranışçı Terapi ekolleri ve ilaç tedavisinin birlikte kullanılması sonucunda olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca tek başına ilaç tedavisinin de başarı ile sonuçlandığı literatürde mevcut olan bilgiler arasındadır.
Dipnot: Tüm ruhsal rahatsızlıklar için tedaviden olumlu sonuç almanın kilit noktası kişinin bir sorunu olduğunu kabul etmesi ve tedaviden fayda göreceğine inanmasıdır. OKB gibi farkındalığın genel anlamda düşük olduğu vakalarda tedavi bu sebeple daha da zor bir hal alabilmektedir. Tüm tedaviler kişiye özeldir ve sürenin uzunluğu profesyonellere bağlı olduğu kadar desteğe başvuran kişilerin tedaviye bağlılıklarına da o kadar bağlıdır.
Yazan: Uzman Klinik Psikolog Feyzanur TAŞTEKNE