Otizm spektrum bozukluğu (OSB), sosyal etkileşim ve iletişimde problemlerin gözlemlendiği, kısıtlı ilgili alanı ve tekrarlayıcı davranışlarla belirli nöro-gelişimsel bir bozukluktur (APA, 2013). OSB spektrum düzeyinde kişilerde farklı belirti seviyeleri (ağır, orta ve hafif) ile kendini gösterebilmektedir. Halk arasında sıkça duyulan Asperger sendromu, Atpipik otizm gibi tanılar OSB’nin hafif düzeyi ile ilişkiliyken, ağır ve orta düzeylerinde ise yukarıda ifade edilen belirtilerin varlığı, sıklığı ve yoğunluğunun daha fazla olduğu söylenebilir. doğumla birlikte mevcut olsa da genellikle kişiye 2 ve 3 yaşlarında OSB tanısının koyulduğu araştırmalarda gösterilmiştir. Otizm spektrum bozukluğunun kabul görmüş tek bir nedeni bulunmamakla birlikte biyolojik ve çevresel faktörlerin ilişkili olduğu araştırmalarda gösterilmektedir. Özellikle son zamanlarda yapılan genetik araştırmaları bozukluğun kalıtımsal yönünü desteklemektedir. Ayrıca hamilelik sırasında maruz kalınan maddeler ve ilaçlar, anne ve babanın ileri yaşı da bazı çevresel faktörlere örnektir (Zıvralı Yarar, 2018). Otizm’e karşı farkındalığın artışı, tanı kriterlerindeki değişimler ve araştırmalardaki metodolojik farklılıklar nedeniyle son zamanlarda otizm tanısında artış olduğu araştırmalarda gösterilmektedir (Fletcher-Watson & Happé, 2019). Türkiye’de yaygınlık çalışması olmasa da 16 bin 837 okul çağında otizm tanılı öğrencinin sisteme kaydolduğu bildirilmiştir (Aydın & Özgen, 2018). OSB 3’e 1 oranla erkeklerde daha fazla görülmekle birlikte son zamanlarda araştırmalar kız çocuklarına koyulan tanıların eksiklikler görüldüğünü ve ayrıca kızların sosyal açıdan daha telafi edici davranışlar göstermesi sebebiyle gözden kaçırıldığını ifade etmektedir (Dean, Harwood, & Kasari, 2017; Fletcher-Watson & Happé, 2019).
Özellikle, göz teması kurmama ve kurmaktan kaçınma, 9 ay civarı adıyla seslenildiğinde cevap vermeme ve duygusal ifadelerin azlığı, 12 ay civarı katılımlı oyunlara ilginin azlığı, 18 ay civarı nesneleri işaret etmeme, 36 ay civarı diğer çocuklarla iletişim kuramama ve oyunlarına katılmama gibi belirtiler sıklıkla ebeveynler tarafından ifade edilmekte ve uzmanlar tarafından gözlemlenmektedir. Ayrıca kelimeleri tekrarlama, oyuncaklarla aynı örüntü, şekil ve süreyle oynama, değişime hassasiyet, kısıtlı ilgi alanları, belirli düzenleri takip etme, el çırpma, vücudunu sallama ya da kendi etrafında dönme gibi kısıtlı ve tekrarlayıcı davranışlarda sergiledikleri gözlemlenmektedir. Diğer özellikleri olarak da konuşma da gecikme, hareket kabiliyetinde kısıtlılık, bilişsel ve öğrenme becerilerinde gecikme gibi belirtiler de bulunabilmektedir.
OSB’nin genel kabul görmüş bir tedavisi bulunmamakla birlikte yapılandırılmış özel eğitimin en önemli tedavi yöntemlerinden biri olduğunu araştırmalar desteklemektedir. Yapılandırılmış özel eğitim kişiye özgü bireysel olarak tasarlanıp işlevselliğini arttırmaya yöneliktir. Buna ek olarak gerektiğinde ilaç tedavisi, beceri eğitimleri, bilişsel ve yürütücü işlev beceri eğitimleri, sosyal beceri eğitimlerinin de belirtilere yönelik geliştirilen umut vaat edici tedavi ve düzenleyici yöntemlerden bazıları olduğunu belirtebiliriz.
Kaynakça
Yazan: Uzman Klinik Psikolog Dilruba SÖNMEZ