Ortoreksiya nervoza, sağlıklı beslenme takıntısı anlamına gelir. Yunancada doğru anlamına gelen "orthos" ve açlık anlamına gelen "orexis" kelimelerinden meydana gelmektedir. Bu kavram ilk kez Dr. Steve Bartman (1997) tarafından kullanılmıştır. Orthoreksiya nervosa henüz Ruhsal Rahatsızlıklar Tanı Ölçütü (DSM-5) kitabına ya da Uluslararası Hastalık Sınıflaması (ICD-11) gibi uluslararası tanısal kitaplarda kendine yer bulamasa da son yıllarda bu kavramın araştırmalarda kullanılışında büyük bir artış olduğu görülüyor. Peki, son yıllarda adını sıkça duymaya başladığımız bu kavram hangi özellikleri taşıyan insanları tarif ediyor? Bu kavramın yaratıcılarından olan Bratman ve Knight (2000) ortoreksiya nervozanın bazı tanı kriterlerini yaptıkları çalışmalarla dünyaya duyurdular. İşte onlardan bazıları şunlar:
(a) Günün önemli bir kesiminde sağlıklı beslenme ve sağlıklı besinler ile ilgili düşünme,
(b) Yemekleri günler öncesinden planlama,
(c) Beslenme kalitesi artarken, yaşam kalitesinin azalması (sosyal izolasyon),
(d) Başkalarının yeme alışkanlıklarını sağlıksız beslendiklerini ileri sürerek sürekli eleştirme,
(e) Yiyeceklerin besin değerlerini beslenme zevkinden daha önemli algılama,
(f) Kişinin kendisine karşı hoşgörüsünün azalması,
(g) kendini beğenmenin sağlıklı beslenme ile orantılı olması,
(h) Önceden sevilen keyif alınan besinleri sağlıksız oldukları için tüketmekten kaçınma,
(ı) Sağlıklı beslenme düzeninden biraz uzaklaşınca suçluluk duyma,
(j) Sadece ‘uygun’ diyetleri yaparken kendiyle barışık olma ve sağlığını kontrol altına aldığını düşünme.
Özellikle son yıllarda sağlıklı beslenme kültürünün yaygınlaşmasıyla birlikte ortoreksiya nervozanın da yaygınlaşmaya başladığı görülüyor. Ancak ortoreksiyanın kadın ve erkeklerde görülme oranına dair literatürde tartışmalı sonuçlar var. Bazı araştırmalara göre ortoreksiya nervozanın kadınlarda görülme oranı erkeklere göre daha yüksek bulunmuşken bazı araştırmalarda ortoreksiya nervozanın görülme oranı açısından cinsiyet farklılığı bulunamamıştır.
Sağlıklı beslenme ile ilgili aşırı kaygılı davranışlar sağlık durumu için bir risk faktörü olabilir. Belli bir yiyecek grubunu (örn. karbonhidrat) tamamen beslenme listesinden çıkarmak, yiyecek alımını kısıtlamak ve yiyeceklerden kaçınmak beslenme yetersizliklerine neden olabilir. Araştırmalar gösteriyor ki ortoreksik belirtileri olan kişilerde belirgin bir kilo kaybı da yaşanmaktadır. Ancak bu durum anoreksiya nervoza da olduğu gibi vücut kitle indeksinin olağan en düşüğün altında olması durumundan farklıdır.
Ortoreksiya nervosa ile ilgili yapılan araştırmalar genellikle ortoreksiyanın anorexia nervosa ve blumia nervosa gibi beslenme ve yeme bozuklukları ile ilgili benzerliklerine ve farklılıklarına değinmektedir. Araştırmaların az bir kısmı ise ortoreksiya nervoza belirtilerinin obsesif kompulsif bozukluğundaki takıntı ve zorlantılarla olan benzerliğine ve ortoreksiya nervozanın bir takıntı ve zorlantı bozukluğu olarak ele alınması gerektiğine dikkat çekmektedir.
Henüz ortoreksiya nervozanın etiyolojisine dair geniş çaplı araştırmalar yapılmamış da olsa geleceğin en popüler araştırma konularından biri olacağı şüphe götürmez bir gerçek. Günümüzde sağlıklı kalmak tamamen bireyin kendi çabasına bağlı olarak görülüyor. Yani hasta olmak kişinin kendi hatasıdır ve sorumluluğu tamamen bireye aittir. Ve sorumluluk alanında yalnız kalan birey yüksek bir bilinçle hareket etmek durumundadır. Bu bilinçle hareket eden kişi de bilgi arama, sağlıklı beslenme ve sağlıklı bir yaşam tarzı oluşturmak gibi davranışlar içerisine girmektedir.
Kaynaklar:
Yazan: Psikolog Büşra İNCİ