Yaşadığımız problemler, bazen büyük bazen de küçük bir alan kaplayarak hayatımızda ortaya çıkarlar. Ama genel anlamda problemlerin ortak özelliği zamanla hayatımızın tam merkezine oturarak kapladığı alanı genişletmesi ve bizi kenara itmesidir. Tabiri caizse, sanki bir filmin başrol oyuncusuyken, zamanla kendimizi başka başrol oyuncularının (problemlerin) bizim hayatımızın filminde oynadığını görebiliriz ve kendi hayatına seyirci koltuğunda bakan bir konuma itildiğimizi hissedebiliriz. Danışanlar terapiye geldiklerinde, problemlerin hayatlarının merkezine geçtiği ve kendilerini seyirci koltuğunda hissettikleri bir durum içerisinde olduklarını sinyal veren bazı ifadeler kullanabilirler. Yani kişiler kendilerini problemden ibaret gördükleri tanımlamalar yapabilirler. Örneğin, “ben öfkeli biriyim”; “aşırı duygusalım”; “kaygılı bir yapım var”; “depresif biriyim” gibi kendilerini, kimliklerini bir problemle tanımlayabilirler. Bunlar, yaşanan problemlerin gölgesinde yapılmış tanımlamalardır. Halbuki, insan hayatı, birbirinden farklı hatta bazen birbiriyle çelişkili olan birçok hikayeden, anılardan ve tanımlamalardan oluşur. Mesela düşünelim: Bazı anılarımızı hatırladığımızda ne kadar mutsuz bir insan olduğumuza kanaat getiririz; bazı anılarımızı hatırladığımızda ise ne kadar neşeli, hayat dolu, enerjik biri olduğumuz sonucuna varırız.
Yani bir insanı tek bir kalıp, tek bir hikaye, tek bir perspektiften tanımlamak mümkün değildir. Peki neden bazen kendimizi sadece tek bir tanımlama ile ifade ederiz? Bu, filmin başrolüne geçmiş problemlerin gözlüğünden bakmanın bir sonucudur. Yani, yaşadığımız zorlukları o kadar yoğun yaşarız ki, onların baskın olduğu atmosferin dışına çıkacak gücümüz, takatimiz, enerjimiz kalmaz. Ve kendimize ait olan ve problemlerin dışında kalan anılarımız, hikayelerimiz, tanımlamalarımız zamanla silikleşip unutulmaya yüz tutar. Bu silikleşmiş hikayelerde, problemin panzehiri saklıdır. Örneğin, kaygının hayatımıza hakim olduğu fikrinin dışına çıkıp, kaygıya hakim olabildiğimiz anlarımızı hatırlamak ve bu anlara sahip olduğumuzu fark etmek, kaygıya yenik düşmemeyi o anlarda neyin sağladığını bulmayı mümkün kılar. Örneğin, kaygıya yenik düşmemek için kullandığımız bir beceri veya bir bilgi işe yaramış olabilir. O işe yarayan bilgiyi, beceriyi şu anda hakim olan kaygıya karşı tekrar kullanmayı düşünmek, kaygıyla baş etmemizi sağlayacak şey olabilir.
Bir tabloya bir adım mesafeden baktığımızı ve tablodaki bir çizgiye odaklandığımızı düşünelim. O tablodan bahsederken anlatacaklarımız o çizgiden ibaret olur. Şimdi bir de birkaç adım geri atalım ve tabloya tekrar bakalım. Tablonun bütününe baktığımızda o çizginin tablonun merkezinde değil de, tablodaki evler, dağlar, nehirler, ağaçlar içerisinde yalnızca bir kısımda durduğunu görürüz. Bakış açımız, yaşadıklarımıza olan mesafemiz, ona verdiğimiz anlamı belirler. Problemi merkezde gördüğümüzde onunla baş etmek daha zor gelirken, hayatımızın bir kısmında yer aldığını fark ettiğimizde problemin gücünün azaldığını ve problem dışındaki kısımların ortaya çıkışı ile birlikte problemi aşmamızı sağlayacak olan kendi gücümüzün arttığını net bir şekilde görebiliriz. O nedenle, şu soruları kendimize sorduğumuzda, ortaya çıkacak cevapların farklı olabileceğini düşünüyorum. Problemi hayatınızın neresinde görüyorsunuz? Peki birkaç adım geri attığınızda ve hayatınıza yeniden baktığınızda hala aynı yerde mi görünüyor?
Terapi, bütün bu hikayeleri tekrardan hayatınıza davet etmek için güzel bir fırsat olabilir. İnsanın, öfkeli ve sakin; mutsuz ve mutlu; kaygılı ve soğukkanlı; çekingen ve girişken vb. tüm hikayelerini bir arada ele almak, kişiyi daha geniş bir yelpazede tanıyabilmeyi sağlar. Bunun yanı sıra terapide, kişinin hayatındaki problem kadar, o problemle baş etme yollarını da keşfetme süreci gerçekleşir. Her insanın hayatındaki problemlere karşı sahip olduğu bir donanımı, bilgi birikimi, baş etme yolları, becerileri ve değerleri vardır. Bunları danışanla terapistin birlikte keşfetmesi sürecinde, kişinin problemlerin işgal ettiği kendi hayat filminin başrolünü geri kazanması mümkün hale gelir.
Uzm. Klinik Psikolog İclal Eskioğlu Aydın